Kredi Riski Bir Üst Segmente Taşınıyor!
BDDK’nın yayımladığı Kredi Riskinin İçsel Derecelendirmeye Dayalı (İDD) Yaklaşımlarla Ölçülmesine İlişkin Tebliği bankaların gündemine yeni bir şey getirmese de, zaten var olan bir sürecin netleşmesine yardımcı oldu. Bunu bir sınav gibi düşünürsek sınav tarihinin açıklanması nasıl bir heyecan doğurduysa, Tebliğ ve akabinde yayımlanan başvuru rehberi taslağı da benzer bir heyecan doğurdu. Bu sürece zaten hazır olan bankalar sadece son kontrollerini yapma telaşına düşerken, önemli eksiği olan bankalar rakiplerinden geri kaldığı psikolojisine büründü. Temmuz 2015 sonuna kadar bankaların başvurularını tamamlamış olması bekleniyor.
Dışarıdan bakıldığında içsel yöntemler kapsamında aslında Basel’in koyduğu uzlaşının üzerine BDDK çok fazla yeni bir husus ortaya koymadığı düşünülebilir. Ancak gerçekte Tebliğ’de öyle bir madde var ki, her şeyin çöpe gitmesine neden olabilir:
“Sermaye yükümlülüğü hesaplamasında kullanılan içsel derecelendirmeler ile temerrüt ve kayıp tahminleri ve bunlarla ilişkili sistem ve süreçler, bankanın risk yönetimi, karar alma, kredi onayı, sermayenin banka içindeki tahsisi ve kurumsal yönetim süreçlerinde asli bir rol oynamalıdır.”
Bu hükmün tam olarak uygulanabilmesi için ön başvuru ile resmi başvuru arası süre, geçiş dönemi (kademeli geçiş) gibi süreler bankalara yardımcı olabilecek olsa da, gerçek resim “kullanım test” leri çerçevesinde belli olacak. Buna hazırım demek için aşağı yukarı Eylül ayında başlayan bankalardaki bütçe sürecinde önceki dönemin gelir-kâr, kredi, aktif büyüklüğü kalemine göre bütçe yapmaya devam etmemek gerekiyor. Ne dediğimi risk yöneticileri gayet iyi anladı ama iş kolları anladı mı onu zamanla göreceğiz. Yine varlıkların tahsis edilmesinde, limit ve teminat belirlenmesinde üretilen temerrüt olasılığı sonuçlarına göre karar mekanizmaları çalıştırılmalı. Genel anlamda bunları özetlersek;
- İçsel raporlamada etkin olarak kullanılması (APKO raporlamaları vs.)
- Borçlu/müşteri limit tahsisinde,
- Portföy bazında limit tahsisinde,
- Kredilerin yönetiminde ve Kredi risk iştahının belirlenmesinde
- Yeni borçlu/müşteriler için kredi başvurularının onaylanmasında
- Yeni kredi ürünlerinin onaylanmasında
- Piyasa stratejilerinin belirlenmesinde
- Strateji (örneğin, orta ve uzun dönem stratejilerinin belirlenmesinde) /Devralmalarda
- Ücretlendirmede
Genel olarak üst yönetimin derecelendirme sistemlerini genel olarak kavramış ve üst düzey yönetimin bu sistemlerin tasarımı ve işleyişi hakkında yeterince bilgi sahibi olması ise temel prensip olarak addedilebilir. Fiyatlamada kullanım ise olmazsa olmaz bir şart değildir.
Basel II İçsel Derecelendirmeye dayalı yaklaşımlar kapsamında yapılacak hesaplamalar için kullanılan temel parametre olan borçlunun temerrüt olasılığı (TO-PD) değerinin bankalarca hesaplanabilmesi temel İDD başvurusu için yeterli olacaktır. Karşı tarafların, temerrüt halinde kayıp (THK-LGD) için ise Basel dokümanlarında belirtilen sabit değerlerin temel alınması gerekmekte. Standart yöntemde kullanılan basit veya kapsamlı teminat yönetimi olarak adlandırılan kredi azaltımı teknikleri yine temel İDD yöntemlerinde uygulanacak ve bu teknikler vasıtasıyla ulaşılan oran BDDK tarafından veri olarak verilen THK-LGD ile çarpılmak suretiyle tespit edilecektir. Gelişmiş yöntemlerde söz konusu LGD için bankaların model geliştirmesi beklenmektedir. Günümüzde bankaların bir firma takibe intikal ettiğinde hangi teminat gerçekten ne kadardan nakde çevrilmiş verisini tam olarak eşleştirme imkânı sınırlı olduğu için gerçek anlamda bunu modelleştirmek kolay olmayacaktır. Ancak BDDK tarafından ayrı bir esneklik getirmesi gerekebilir. Formülasyonun diğer bir bileşeni olan vade, gelişmiş yöntemlerde kredinin durasyonu olarak ele alınırken, temel yöntemde genelde 2,5 yıl ortalama vade üzerinden hesaplanan bir formülle belirlenmektedir. Formülün son bileşeni ise aslında kredi dönüştürme oranı olup bu da gelişmiş yöntemlerde modelle belirlenmektedir. Gelişmiş yöntemlerde bunun için gayrinakdi kredilerin veya türev işlemlerin nakde dönme oranları tarihsel veriye dayalı modellerle belirlenmeye çalışılmalıdır. Diğer modellerle de bu sonuca ulaşmak mümkündür tabi.
Kredi riskinin raporlanması artık yalnızca model olmaktan çıkıyor. Risk kültürüyle bütünleşiyor. Bunu doğru yapabilen bankalar regülasyona ve geleceğe daha kolay adapte olacak.