Hesap Makineleri Artık İşe Yaramayacak! TFRS 16 Kiralama Standardı

ifrs-16

Uzun zamandan beri çok uzaklardan gelen çarpıcı bir sesin, bir gürültünün vuku bulması TFRS-16. Bu gürültü kiralamanın önemli olduğu şirket yapılarında düzenimizi mahvedecek izlenimi veriyor, yoksa sadece küçük bir yankıdan ibaret mi?

Standardın getirdiklerine dair dair pek çok tanıtıcı yazı yayımlandı.  Operasyonel kiralama ile finansal kiralama ayrımı kalkıyor! Şirketler artık kiraladıkları varlıkların neredeyse tamamını bilanço içine alacak! EBİTDA’lar büyüyecek, bilanço şişecek! gibi hususlar konuya biraz vakıf olanlar açısından artık klişeleşti. Ben bu blog yazısında bu klişelerin dışına çıkacağım, hem biraz detaya gireceğim hem de konunun arka planını işleyeceğim.

Evet, kiralamaya ilişkin eski standart olan TMS 17’nin aksine kiracı şirketler aşağıdaki 2 istisna haricinde ister finansal olsun ister faaliyet kiralaması kiralama konusu varlıklarını bilanço içine alacak yani aktifleştirecek. Dolayısıyla kiracı finansal/operasyonel kiralama ayrımını unutacak. Yani uzun süre finansal kiralama yapanların tekelinde olan standart 1 Ocak 2018’den itibaren tüm kiracıların ilgisi haline girecek. İki istisna dışında artık kiralama bedelini doğrudan giderleştiremeyecek:

  • 12 ay ve altındaki kısa süreli kiralamalar: Kiraya veren uzatma opsiyonuna sahipse bu süre muhakkak 12 ay hesaplamasında dikkate alınmalıdır.
  • Küçük tutarlı kiralamalar: Standardın taslak halinde 5 bin USD gibi bir tutar eşik olarak belirlense de daha sonra tutardan vazgeçildi. Önemlilik ilkesine göre bir tutar belirlenecek. Ancak unutmayalım ki; aynı tutarda, aynı cins çok sayıda varlık kiralamaya konu olursa toplu olarak değerlendirilmeli. Örneğin 1000 adet fotokopi makinesi.

Bu istisnalar haricinde tüm kiralamalar TFRS 17 standardına dâhil ediliyor. Peki, kiralama ne, standardın kapsamı ne? Elbette kiralamanın hayatımızda ne anlama geldiğini biliyoruz ancak standart hizmet kiralamasını veya ikamet için oturulan bir evin kiralanmasını bu kapsama dâhil etmiyoruz. Bu terimi halk arasında bilinen kiralama sözcüğünden ayırt etmek için 3 şart koşuyoruz:

  1. Kiralanan varlık belirlenmiş olacak. Örneğin kiralanan varlık bir araç ise şase numarası gibi bir veriyle ayırt edebilmeliyiz. Bu bakımdan kiralayan şirket havuzdan istediğim aracı gönderirim, istediğim aracı çekerim gibi bir şart koşarsa bu kiralamaya ters. Başka bir örnek kiralanan alanın parsel vs. sabit olması gerek, yani tapuda tek parsel olan ifraz edilmemiş alanın bir kısmını kiralıyorum gibi bir husus söz konusu olamaz.
  2. Ekonomik fayda kiracıda olacak. Anlaşmayla gelirin bir kısmının kiraya verene geçmesinde problem yok. Örneğin bir özel hastanede “kiralanan MR makinesiyle çekilen her MR’a dair MR bedelinin %10’u kiraya verene transfer olur” şeklinde bir şart sorun teşkil etmez.
  3. Kiralanan varlığın doğrudan kullanım hakkı devredilmiş olmalı. Kullanım hakkı sihirli kelime ve tüm standart bu kelime üzerine kurulmuş

Şimdi sıra hangi tutar finansal raporlamalara konu olacak sorusunu cevaplamada. Kiralanan varlığa ilişkin kiralamayla doğrudan ilgili olmayan ve sözleşmede ayrıştırılmış (bakım vs. maliyetler) kullanım hakkı olarak değerlendirilmez ve bu giderler oluştuğunda doğrudan muhasebeleştirilir. Ancak ayrıştıramıyorsak sözleşmedeki tutarın TFRS 16’daki kurallar uygulanarak muhasebeleştirilmesi yani aktifleştirilmesi gerekecek.

Şimdi sıra hangi tutar finansal raporlamalara konu olacak sorusunu cevaplamada. Kiralanan varlığa ilişkin kiralamayla doğrudan ilgili olmayan ve sözleşmede ayrıştırılmış (bakım vs. maliyetler) kullanım hakkı olarak değerlendirilmez ve bu giderler oluştuğunda doğrudan muhasebeleştirilir. Ancak ayrıştıramıyorsak sözleşmedeki tutarın TFRS 16’daki kurallar uygulanarak muhasebeleştirilmesi yani aktifleştirilmesi gerekecek.

Kiracı açısından bu muhasebeleştirme temel muhasebe kayıt mantığı açısından iki başlıkta izah edebiliriz.

  • Borç tarafında kiraladığı varlığın kullanım hakkı tutarı ne olacak?
  • Alacak tarafında kiralama borcu nasıl hesaplanacak?

Alacak tarafından başlayalım: Bir varlığı kiraladık ve bu kiralama TFRS 9 kapsamında finansal veya operasyonel kiralama olduğunu anladık. Peki borcumuz nedir? Sözleşmede belirlenen taksit tutarlarının bugünkü değeri bilançonun pasif bölümüne dahil edeceğimiz tutardır. Yani kiraları bir şekilde bugüne indirge! Bugünkü değer hesaplamasında öncelikle hangi faiz oranı kullanacağız sorusu cevaplamalıyız. TFRS etkin faiz oranı, piyasa faiz oranı gibi çeşitli oranları telaffuz etmek yerine burada zımni-implicit faiz oranı diye bir oranı karşımıza çıkarıyor. Bunun temel farkı sabit kira taksitlerinin yanı sıra varsa ödenecek değişken tutarlar (örneğin her 10 MR işleminde XX EUR ilave ödeyeceğiz gibi), kiracı satın alma opsiyonuna sahipse ve bunu kullanacaksa opsiyonun kullanım bedeli yani vade sonunda kalıntı değerin hangi bedelden satın alacağı gibi bazı tutarların dikkate alarak belirlenen nakit akışlarıyla bu faiz oranına ulaşırız. Göstermek gerekirse;

Kira Ödemeleri Bu iki tutarı bugün birbirine eşitleyen faiz oranı zımni faiz oranıdır. Dayanak varlığın gerçeğe uygun değeri
Satın alma opsiyonun mevcut olduğu varlığa ilişkin satın alma bedel (opsiyonun kullanım bedeli) Kiraya verene ait başlangıçtaki doğrudan maliyetler

 

Ancak zımni faiz oranının belirlenmesi her zaman kolay olmaz. Örneğin kira sözleşmesinde her 10 bin KM’de XX TL ödenecek veya hasılanın %10’u kiralama tutarına dahil olacak gibi hükümler konulabilir ve bunlar tahmin edilemeyebilir. Hal böyle olunca bunları dikkate almadığımızda nakit akışlarını bugüne indirgeyen zımni faiz oranı negatif dâhi çıkabilir. Böyle durumlarda TFRS 16 alternatif borçlanma faiz oranı (incremental borrowing rate) uygulanmalıdır der. Ülkemizdeki uygulamada alternatif borçlanma faizi yaygın bir şekilde kullanılacağını öngörüyorum. Özetle kiralama tutarı, (varsa) vade sonunda varlığı satın alma garantisi (varsa) bu bedel bugüne indirgerken yani net şimdiki değerini hesaplarken bu oran kullanılacaktır.

Şimdi borç tarafına gelelim ve kullanım hakkı bedeli nasıl hesaplanacak onu belirleyelim. Kullanım hakkı açısından, sözleşmedeki kiralama bedeli temel veridir ancak bunun yanı sıra kiralanan varlık için yapılan yatırımlar –restorasyonlar, tadilatlar- ilk muhasebeleştirmede varlığın değerine (kullanım hakkı değerine) eklenmeli, teşvik vs. varsa indirilmelidir.

İlk muhasebeleştirme yapıldı ve kiralama süresi başladı. Her geri ödeme döneminde, ödenen tutar faiz-anapara olarak paylaştırılarak faiz banka dışı kuruluşlar için finansman gideri, bankalar için faiz olarak muhasebeleştirilir, ana para ise kullanım hakkının kiralama borcunun birbiriyle mahsuplaşmasıyla silinir.

Sonraki muhasebeleştirmede önemli bir konu ise kullanım hakkına sahip olunan kiralama konusu varlığın değerlemesidir. Standard değerleme için her ne kadar 3 farklı yaklaşım önerse de yalnızca maliyet yöntemi (yani birikmiş amortisman ve varsa değer düşüklüğü dikkate alındıktan sonraki değer) yaygınlıkla kullanılacaktır. Diğer yöntemlerden yeniden değerleme yöntemi arsa, ekipman vs. için uygulanması olanaksız olduğundan yalnızca gayrimenkul vs. için uygulanabilecektir. 3. yöntem gerçeğe uygun değer yöntemi ise yalnızca yatırım amaçlı kiralama yapıldıysa ve TMS 40 kapsamında ise uygulanabilecektir. Dolayısıyla pratikte maliyet yöntemi ülkemizde yaygınlıkla kullanılacaktır.

 

Peki kiraya veren açısından:

Bildiğimiz üzere önemli bir değişiklik yok. Kiraya veren açısından hala kiralamanın operasyonel-finansal kiralama ayrımı olarak belirlenmesi süreci önem teşkil ediyor. Varlığın mülkiyetinden kaynaklanan risk ve getiri devrediliyorsa finansal, devredilmiyorsa operasyonel kiralama olarak dikkate almamız gerekiyor. Operasyonel kiralamaysa kira bedeli doğrudan gelir yazılacak ve aktif bilanço dışına çıkarılmayacak ancak finansal kiralamaysa varlığın bilanço dışına çıkarılması gerekecek.

TFRS 16’nın kiraya verenler açısından getirdiği sınırlı değişikliklerden birisi kira konusu varlığın kiralama niteliği taşıyan taşımayan niteliklerini ayrıştırması ve mümkünse paylaştırılması zorunluluğudur. Bir başka deyişle kiraya konu varlığı tek bir işlem/varlık gibi gösteremezler. Bu nedenle TFRS 15 Hasılat standardını dikkate alarak dağıtım yapma zorunluluğu doğmaktadır. Yani kiralamayla ilgili değilse elde edilen geliri kira geliri değil hasıladır.

Kiraya verenler açısından bence en önemli değişiklik sat ve geri kirala türü kiralamalarda ortaya çıkıyor. Sat ve geri kiralamada işlemin gerçekten bir satış olup olmadığı önemlidir. Burada muvazaa olabilir, şirket iştirakleri arasında güdülen bir strateji sonucu olabilir veya vergi planlaması amacıyla yapılan işlem olabilir. Ne amaçla olduğu bizi TFRS 15 kapsamında ilgilendirir. Zira sat ve geri kirala işlemlerinde varlık TFRS 15 kıstaslarına göre satış işlemi olarak nitelendirilirse TFRS 15 hükümleri de işin içine girer. Bu durumda varlığı satıp kiracı sıfatına geçen açısından, varlığın bilanço dışına alınması, mevcut defter değerinin kullanım hakkı değeri olarak muhasebeleştirilmesi, varlığı alıp kiraya veren açısından ise satın almayı normal bir satın alma gibi muhasebeleştirmesi, kiraya verme işlemini ise TFRS 16’daki hükümleri uygulayarak muhasebeleştirmek gerekmektedir. Bu soyut bilgiyi bir örneğe yansıtarak bu çalışmaya son veriyorum.

 

Uygulama; C Bank, kredisini tahsil edemediği T A.Ş.’nin motelini 2 milyon EUR’ya satın alıyor ve daha sonra 18 aylığına 200 bin EUR aylık taksitle geri kiralıyor. Motelin defter değeri 1 milyon EUR, piyasa değeri 1,8 milyon EUR. Faiz oranı %4,5 dolayısıyla kiralama alacaklarının bugünkü değeri 1,459,000 EUR. Kiracı   (T A.Ş.) açısından muhasebeleştirmeyi gerçekleştirelim.

Öncelikle kiralama işleminden hariç olarak 200 bin EUR’luk bir satış karı söz konusu. Bunu kiralama operasyonuyla bir tutamayız. İster hava parası diyelim ister şerefiye adı ne olursa olsun kiralamanın bir bileşeni değil. Dolayısıyla kiralama muhasebesinden arındırmalıyız.  Şöyle yorumlamalıyız, kiralama alacaklarının bugünkü değeri olan 1,459,000 EUR’nun 200 bini aslında kiralamayla ilgili değil, bir nevi hava parası ve 1,259,000’u kiralamayla ilgili. Bu halde kullanım hakkı değeri 1 milyon olamaz, 1 milyon * 1,259 milyon / 1,800 milyon ‘dan 699.355 EUR kullanım değeri olacaktır. Dolayısıyla muhasebe kaydı

Defteri Kebir Hesabı Borç Alacak
Nakit 2 milyon EUR
Finansal Kiralama Konusu Varlık (Kullanım Hakkı) 699.355 EUR
Gayrimenkul 1 milyon EUR
Finansal Kiralama Borcu 1,459,000 EUR
Gelir 240,355 EUR

Gelir açısından şöyle bir mantık da kullanabiliriz. Tahsil edilen 2 milyon EUR, kira taksitlerinin bugünkü değeri ise 1,459,000) dolayısıyla T. A.Ş. bu operasyondan brüt olarak 540,800 EUR kâr elde ediyor. Maliyet kısmına baktığımızda ise;

Varlığın ilk maliyet değerinden kiralama konusu olduğunda kullanım hakkı değeri farkı (1 milyon – 699,555) = 300,445.  Yani bilançodaki varlık 1 milyon EUR’dan 699,555 EUR’a indiği için 300,445 bir azalma (zarar) oluştu. Dolayısıyla net kâr 540,800-300,445= 240,355 EUR

Pratikte ödeme sorunu çeken zor durumdaki T. A.Ş.’nin böyle bir operasyonda kârlı çıkması yani Bankanın kârlı çıkması enteresan bir durumdur J

Sonuç olarak, kiralamanın muhasebeleştirmesi için bir hesap makinesinin yeterli olmayacağı bir standart ile bilançolar önemli düzeyde değişeceği gibi getirilen pek çok teknik düzenleme muhasebe ve finansal raporlamanın şirketin politikaları açısından önemini artıracak.


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir