Geleceğin Bankacılığı Regülatif Yaklaşımlarla Nasıl Desteklenebilir?
Çoğu kimse için klişe olan, dijital dünya-finansal dünya etkileşiminden veya geleceği yakalamak için dijitale önem verilmesi gerektiğinden bahsetmeyeceğim. Bugün, regülasyonun bunun neresinde konumlanması gerektiğine iyi uygulama önerileri çerçevesinde değineceğim.
Bir banka olarak, eğer sektördeki diğer bankalar veya uluslararası rekabetteki diğer finansal kuruluşlar dijital dünyaya yatırım yapıyor, o yüzden salt bundan geri kalmamalıyız diye bu alanda yatırım yapıyorsak devlet-regülatör bu oyunda olmamalı zaten. Sadece kamu menfaatini zedeleyen yerlerde müdahaleci olmalı. Ama gerçek böyle mi? ATM, Telefon bankacılığı, internet bankacılığı, mobil ödeme sistemleri şeklinde evrilen süreç, toplumsal menfaati zaman-ulaşım-sarf malzemesi vs. bakımından ciddi bir şekilde olumlu etkiliyor. Büyük Britanya ve ABD orta-uzun vadeli resmi teknoloji planlamalarında regülatörün rolünü yalnızca risklerin izlenmesi ve müdahale edilmesi için değil desteklenmesi için de dâhil ediyor. Teknolojik temelli bir karar verirken “buna devlet ne der?” diye mırıldanmak yerine düşünülen çalışma regülatörün stratejisinin neresinde diye düşünmek daha albenili.
Nasıl Bir Regülatif Strateji?
1- Müşterini Tanı-Nereye Kadar ?
Vizyonel bankalar, süreçlerini ve organizasyonel yapılarını dijital dünyaya uyum sağlamak şeklinde bir yapılandırmaya gitmezler. Müşteriyi temel alıp ihtiyaç ve sorunlarını dijital dile çevirirler ve süreç/organizasyonlarını buna göre inşa ederler. Müşteri odaklılık, Web 2.0, CRM 2.0 olarak adlandıracağımız süreçlerin arkasında insanların-teknolojiyle bütünleşmesi yatar. Bankacılık müşteriyi temel alıp kendisini yapılandırıyorsa, regülasyon da buna göre bir rol almalı.
Burada yaşanılan en temel sorun, kara para prosedürleri kapsamında zorunlu olan müşteriyi tanı (know your customer) kuralları görünüyor. Ülke tasarrufunu ve kayıtlı ekonomiyi artıracak finansal erişim inisiyatifinin önündeki engel, müşterilerin zoraki olarak şubeye getirilmesi gözüküyor. Kaldı ki, kırsal kesimde kalan bu kitlenin yapacağı pek çok işlemin şubelerde yapılması bankalar için pahalı ve bu işlemler için komisyon almaya çalışmak onları daha da uzaklaştırıyor- finansal dünyaya ötekileştiriyor. Bu kuralların esnetilmesinden ziyade Danimarka’da uygulanan NemID gibi dijital kimlik çözümlerinin finansal sektörümüzde kullanılması gerekiyor. Hatta bu yenilik bir adım öteye gitmeli, cep telefonu ile bütünleşmeli. Yine kayıtlı elektronik posta halen gerçek kişiler için çok pahalı, bunun yaygınlaşması ve bankacılık düzenlemelerinde teşvik edici bir şekilde konumlanması önemli.
2- Stratejik İşbirliklerinin Artırılması
Bugün bankaların ortaklaşa kurduğu KKB, BKM gibi kuruluşlar bankaların tek başına yapamadığı hususları ölçek ekonomisiyle gerçekleştiriyor veya ortak veri havuzları vasıtasıyla yapılması imkânsız hususların üstesinden geliyor. Kâr baskısının olmaması toplumsal menfaatin maksimize edilmesini sağlıyor ve bu kuruluşları bırakın yarı-kamusal hizmeti kamusal hizmet veren unsurlara dönüştürüyor. Genel olarak pek çok farklı alanda bu tür kuruluşların artırılması gerektiğini düşünüyorum. Ancak bu yazıda farklı bir öneri söz konusu:
BKM denince akla ödeme sistemleri geliyor ve bu konudaki başarısı-etkinliği ortada. Ödeme sistemlerinin sahibi var ancak finans sistemindeki tüm dijital dünyaya sahip çıkılması gerekiyor. Regülatör; kapsam genişletmeli veya teşvik etmeli. BKM ortak ATM’leri dâhi kişiselleştirebilecek tasarımları yapabilen, müşterilerin dijital kanal segmentasyonunu ortak havuzdan gerçekleştirebilen bir veri havuzuna sahip olabilmeli. Mobil bankacılığın yalnızca kredi kartı-debit kart tarafına odaklanılmamalı, belki ölçek ekonomisi kapsamında bu konuda yatırım yapmakta zorlanan küçük-orta ölçekli bankalara mobil bankacılık kapsamında ortak yazılım desteği dâhi verebilmeli. Herhangi bir işlemde sektörün en hızlı, zahmetsiz ve güvenilir hizmetinden daha iyi bir altyapıyı BKM sağlayabilecekse, bunu BKM yapabilmeli. Değer yaratan hizmetler silsilesinde, çoklu stratejik tarafları bir araya getirebilen BKM aksiyon da alabilme nüfuzuna sahip olmalı.
3- Online Bankalar
Yalnızca elektronik ortamda çalışan herhangi bir şubesi olmayan, sadece ilk müşteri olma veya önemli işlemlerde genel merkezle kuryeler vasıtasıyla yazılı iletişim kuran bu bankalar, özellikle Japonya, Polonya, Portekiz gibi ülkelerde başarılı oldu. Regülatif anlamda desteklenmeyi ve lisans verilmeyi hak ediyor. Zira sektörde daha ucuz hizmet sunmaları nedeniyle rekabeti artırmaları ve yapacakları teknoloji yatırımları nedeniyle ülkenin teknolojik gelişimine katkı sağlamaları büyük olası.
4- Operasyonel Kayıp Veri tabanının Kurulması
Dijital stratejiler yanında dijital riskler getirir. Bunun karşılığı literatürde operasyonel risk kapsamında ele alınabilir. Artan teknoloji kullanımı ve bilgi teknolojilerindeki gelişmeler bankacılık dâhil hayatımızdaki tüm süreçlerin iyileşmesini sağlamasına rağmen operasyonel kayıp vakalarının hem sayıca fazlalaşmasına hem de çeşitlenmesine neden oluyor. Bankalar yaşadığı olumsuz tecrübeleri, süreçlerine hızlı bir şekilde yansıtarak tekrar aynı sorunla karşılaşma ihtimalini solo bazda azaltmasına karşın, sektörde diğer başka bir banka aynı sorunla karşı karşıya kalabilmekte ve zararla yüzleşebilmekte. Söz konusu durum, ulusal kaynakların verimsiz kullanılmasına neden olmakta ve suç sayısı- kayıp sayısı- tutar vb. birçok olumsuz göstergenin artmasına neden olmakta. Her şeyden öte dijitale karşı bir ön yargı doğuyor. Bir musibet tüm güzel şeyleri gölgeleyebiliyor.
Buna karşın bu olumsuzluğun azaltılmasına yönelik proaktif bir sistem oluşturulabilir
Bugün kredi riski yönetimi kapsamında bir firmanın kredibilitesinin bozulması, yalnızca firmanın aktif olarak çalıştığı banka tarafından görülmemekte, Risk Merkezi, KKB vs. aracılığıyla tüm bankalar tarafından anlaşılabilmekte. Bu sayede kredi riskinin yönetimi kolaylaşmaktadır. Benzeri bir mekanizma operasyonel riskin yönetimi açısından kurulabilir.
İngiltere Bankalar Birliği’nde de benzer bir uygulama söz konusu. Bankaların teknoloji temelli kayıpları başta olmak üzere operasyonel risk kayıplarını Risk Merkezi’ne belirli bir formatta hangi detay sınıfa gireceğini belirterek raporlaması ve verinin toplanması mümkün. Vakalar, halen KKB’nin kullandığı Geomis üzerinden Türkiye Haritası’na da aktarılabilir ve yoğunlaşmalar tespit edilebilir. Önemli zarar oluşturan vakaların örnek olay olarak detaylı anlatılması ve paylaşılması, tüm bankalar açısından eğitim materyali olarak kullanılabilir. Diğer yandan özellikle suiistimale neden olan kişilerin raporlanması sağlanarak ortak sakıncalılık havuzu oluşturulabilir. Burada BKM ile de ortak çalışılabilir.
Bir sonraki aşama ulusal operasyonel risk modellemesi olabilir. Bu husus, bu konuyla ilgili değil tabi. İlgili olan diğer önerim ise Risk Merkezi’nin fonksiyonun geliştirilmesi suretiyle dijital kayıpların azaltılması.
Bugün bankalar her ne kadar iç sistemleri sayesinde operasyonel risklerini azaltsa da, banka dışı kurumlar bu riske yüksek düzeyde maruz kalabilmekte. E-ticaret şirketleri, banka dışı finansal kurumlar, bilgi teknolojilerini yoğun olarak kullanan diğer tüm şirketler vasıtasıyla teknoloji kaynaklı usulsüzlüklerle karşılaşabiliyoruz. Sigorta ve reasürans şirketleri de çeşitli kayıplara ilişkin verilerin toplandığı önemli kuruluşlar. İMKB ve diğer Sermaye piyasası kurumları da bu kapsamda değerlendirilebilir. Diyeceğim şudur ki, taraf sayısı oldukça fazla ancak bir arada değiller. Önerdiğim ulusal veri tabanının kurulması için bu tarafların veri tabanlarının birleşmesi. Bu sayede ulusal veri tabanının kurulması sağlanarak ulusal kayıpların azaltılması sağlanabilir. Böyle bir dijital merkezin finansal kuruluşlara faydası oldukça fazla olur ve onları güvenilir kılar. Emniyet-kolluk güçleriyle bilgi paylaşımında bulunması ulusal menfaati de artırır.